Dünya çok şey değildi bizim için
Büyük parlak sarkıtlar gönlümüzü kamaştıramaz
Fikrimiz olanca kalabalığın beğenisine prangalı kürek çekmezken
Makamı, serveti, ünü sırtımızda bir yük addediyorken üstelik
Buyrukların ipleri kesiyorken ruhumuzu
Küf kokan duvarlar ardı sıra, bazı aç bazı tok
Boynumuzu eğmeden yüksek çatılara bakmaya,
Azade olmanın serinliğinde yaşıyorduk.
Biz de yüksek çatılı bir ev isterdik belki
Başka evlerden bozma olduğunu bilmesek.
Yahut vicdanımızın ağırlığı sürümese ayaklarımızı
Çiçekleri söksek başka bahçelere kuraklık ekerdik
Bacamız tütse bilmediğimiz bir evin ocağı sönerdi uzakta
Adaletsize kötüye kalbimiz varmıyordu
Esasen pek de gözümüzde değildi dünya
Kırılacak bir kalemden başka mülkümüz olmaması cüretliyle yaşardık
Lakin gece çöküp küçük ölüme yattığımız vakit,
Vicdanın mahkemesinde bir yaprak gibi titriyorduk
Günümüz bir başka gün için feda edilemeyecek kadar kıymetliydi
Kopardığımız takvim yapraklarını zihnimizin çekmecesinde özenle saklar,
Her baharı son baharımız gibi bir ciddiyetle yaşardık
Bilirdik tekrar gelse bahar, çiçekler açsa dahi
Ne aynı yaprak yeşillenirdi bir kez daha
Ne de biz aynı yeşili görebilirdik
Ruhumuz kafesinden kurtulmuş bir kuş gibi hürdü nitekim
Hayran hayran bakıyordu gökyüzüne,
Tüylerinde dolaşan esintiye
Ve bir kedinin ağzındaki ölüme
Hayran hayran bakıyordu.
