Hiç Uğruna Onca Savaş

Bazen düşünür dururum, bu kadar savaşa nasıl dayanıyor evren? Yaklaşık 70 yıl sonra ömrünü tamamlayıp bilinmeze gidecek milyarlarca ruh… Kim unutturuyor bu ruhlara gelip geçiciliğini de böylesine hırslanıp öfkeleniyor, istedikçe istiyoruz? Ve zaten günün birinde tükenecekken ne diye birbirimizi hızlıca tüketiyoruz? Daha çok da kendimizi… Savaşın nasıl yavaş yavaş, içten yiyip bitiren zehirli bir olgu olduğunun hâlâ farkında değil insanoğlu. Çok şey elde edebileceğimizi, zirveye çıkabileceğimizi sanırken bile portremizin yanındaki duvar saatinin akrep ve yelkovanları ilerledikçe hiçe gidiyoruz. Bir gün gerçekten zirvemizi görebilsek bile bunu binlerce potansiyeli, dostluğu, insaniyeti yıkıp dökerek gerçekleştirmek aslen en dibe inmektir. Dünyamıza, tarihimize, geleceğimize, galiz bir hakarettir.

Geçmişe gidip eski savaşlara ve onları başlatanlara, savaş sebeplerinin boşunalığına ve o savaşlarda zulmedenin de zulme maruz kalanın da, yaşlının da gencin de, güç sahiplerinin de görece zayıfların da aynı akıbeti yaşayıp anılardan ibaretleştiğini görüyoruz. Bunu görebilmemiz için şu an büyüksediğimiz Dünya’dan, galaksilerden ve evrenden uzaklaşıp her şeyden hariç bir göz gibi bakmalıyız. Evren, içindeki galaksiler, galaksilerin barındırdığı çokça gezegen, yaşamla iç içe tek gezegende milyarlarca ölümlü… En kapsamlısı bile öylesine küçükken, süreliyken içerdikleri savaşlar, intikamlar, hınçlar çok çok ne kadar önemli olabilir sorarım size.

Aradığımız şey çoğu zaman bakmadığımız, unuttuğumuz, bazen tenezzül bile etmediğimiz yerdedir ya; işte bizi yaşatan da yücelten de barıştır aslen. Hedeflerimiz, hayallerimiz olması ve bu uğurda çalışıp kendimizden vermemiz doğal olsa da en küçük mutlulukları bir anlığına yaşamak bütün elde ettiklerimizden daha değerlidir bazen. Hepimiz incecik bir ipin üstündeyiz. İdeallerimiz için çalışmayı sırf yükselebilmek için herkesi katletmek zannetmedikçe o ipte sakince yürüyüp yolun sonuna geleceğiz. Yok, her biri incir çekirdeğini doldurmayacak onca sebepten kan dökersek bu sefer o ipten düşüp bir öz vahşet kahramanı olacağız. Bir muhabbet kuşunu dakikalarca sevmenin bir sınavda bütün soruları doğru yapmaktan kat kat fazla mutluluk verebileceğini, bir komedi dizisi sahnesine gülmenin katliam planı esnasındaki çatık kaşlardan daha erdemli olduğunu ve barışın sadeliğinin savaşın tüm giriftliğine yeğ tutulması gerektiğini bir gün hepimiz anlayacak ve yüzyılların biriktirdiği şiddet, acı ve potansiyel israfına pişmanlıkla bakacağız. İlla o günün mü gelmesi gerekli? Veya büyük bir kitleyi derinden etkileyen bir felâkete mi ihtiyaç var birkaç haftalığına sahte de olsa dostluğun hatırlanması için? Kendine verilen en küçük zararı bile unutmayacak kadar güçlü hafızalı insan kendi oluşturduğu nefreti, tahribatı, küçüklü büyüklü savaşları ne oluyor, nasıl oluyor da unutuyor? Çokça söylenen ‘‘Herkes kendi evinin önünü süpürürse bütün mahalle temizlenir.’’ Sözü yine anlam kazanıyor. Hepimiz geçmişimize ve şimdimize bakıp çevreye nasıl düşmanlık ve savaş ektiğimizi fark edersek geleceğin olası savaşlarını ve yok oluşlarını başlamadan bitirmiş oluruz. Böylelikle hep varlığından söz ettiğimiz barış ve sevgiyi canlı canlı görmüş oluruz.

Zıtlıkların evrenin birer güçlü parçası olup hayatı daha anlamlı kıldığı bir gerçek. Her zıtlığın olumsuz tarafı, olumlu tarafını görüp kıymetini bilmemiz için vardır. Yani tarih boyunca bitmeyen çekişmelerin ve savaşların tek olumlu işlevi barışın gerekliliğini ortaya koymasıdır. Ne yaparsınız ki savaşın bu hatırlatıcı görevi hiçbir zaman hiçbir toplumda tam anlamıyla başarılı olamamıştır. Yüzyıllar önce başlamış savaşların şu an başka yerlerde ve başka şekilde devam ediyor olması ve biteceğine dair ümitsizliğimiz başka nasıl açıklanabilir ki? Eğer savaşın hayatımızdan uzaklaşmasını ve rahat nefes almayı umuyorsak bunu somutlaştırmanın en iyi yolu şimdiye kadar savaşıp elde edebildiğimiz mutlulukla yaşadığımız vicdan rahatsızlığını kıyaslayıp, savaşmanın tüm zararlı sonuçlarını görerek barışı seçmektir. Ve bu yolda geçici olduğunu hissettiğimiz tüm kazançlardan feragat etmek… Unutmayın, neyi istediğimize kesin bir tavırla karar verirsek ve bu isteğimizde samimiysek savaşı bitirmek bu yazının tümünü okumaktan daha kısa sürer. Yeter ki topyekûn hareket edelim, çarenin biz olduğunu kabullenelim.

search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close