Resim Kategorisi

Murat Mete
Resim Kategorisi Birincisi

Cemre Duru Kaya
Resim Kategorisi İkincisi

Yağmur Kozan
Resim Kategorisi Üçüncüsü
Öykü Kategorisi Kazanan Eserleri
“Bir izahata kalkışıyorum. Yazmak ihanet edenin son çaresidir.” -Jean Genet
UMİD
Yıllar önce babamın söylediği bir söz hayatın bana istediğim şeyleri öyle kolay kolay
vermeyeceğini öğretmişti.
“Git suya bir çivi at, yumuşadığında alacağım.”
O çok istediğim kırmızı bisikleti ne zaman alacağını sorduğumda işte bu cevabı veriyordu.
Babam kastettiği şeyleri asla doğrudan söylemezdi. Bazen söylediği şeyleri günler sonra
idrak ederdim. Yine de bu bana çok keyif verirdi; yanına koşar ve filanca gün dediği falanca
şeyi artık anladığımı söylerdim. Ensemi tutup sıkar, kafamı karnına bastırırdı. Sessizce
güldüğünü o zaman anlardım. Ancak çivinin olayını anlamam için çok şey görmem
gerekecekti.
EYÜP AKAR
Öykü Kategorisi Birincisi
DİRENİŞİNDE BİR YAŞAM SAKLI
“Yolun en başını düşündün mü hiç?” Renan’ın sesi büyük salonda yankı uyandıracak türden yüksekti. “Geriye dönüp baktığında bir boşlukla karşılaştığında, eskiyi hatırlayamadığında, toz bulutunun ortasında yara almış bir yırtıcı gibi duran o tankı gördüğünde; hatta onunla yalnız kalacağını anladığında söyle bana ne düşündün?” Göğsü şiddetle inip kalkmaya başladı. “Güneyde kalan evin ışıklarının bir daha hiç yanmayacağını anlamadın mı hâlâ? Gözünü aç ve bak etrafına! Sen anlamamış olabilirsin kardeşim ama biz buna savaş diyoruz.” Gözlerini elinde tuttuğu piyes metninden çekti ve rol arkadaşının gözlerine baktı. Nefesleri düzgün, ses tonu daha dingindi şimdi. “Senin ak dediğin yedi yaşını doldurmamış olana karadır, zifirden göremez önündeki dev savaş oyuncağını.” Bir adım öne çıkarak işaret parmağını suçlar gibi
MERVE KARAKUŞ
Öykü Kategorisi İkincisi
ÇOCUK DÜŞLERİ ve KÜL KOKUSU
Kanaryaların ötüşünü anımsatan bir günün izleri vurdu yüzüne. Gözlerini kapattı, terk edilmiş toprakların öksüzlüğünden bir sanrıyı anımsar gibi oldu: Kül kokusu, kadın çığlıkları, açlık, çocuk kahkahaları… Kesik kesik görüntüler düşüncelerinde belirmeye başladığında gözlerini açtı. Islak çimen kokularıyla bir sabah vakti erkenden masa başındaydı yine. Göz pınarından sızan birkaç damla yaşı sildi nasırlı parmaklarıyla. “Bugün güzel bir gün yaşayabilmek için.” diye mırıldandı. Gülümsedi, ardından bilgisayar klavyesindeki parmaklarını hızlıca dans ettirerek düzensiz bir melodi eşliğinde anlattı zihnini bir açık yara gibi sızlatan o kabusu…
ROJBUN ÇİÇEK
Öykü Kategorisi Üçüncüsü
Şiir Kategorisi Kazanan Eserleri
NEKBA
“Şiir, bir savaş uçağını düşüremez ama pilotunun düşüncelerini
değiştirebilir.”
Mahmud Derviş
Ben doğduğum gün savaş çıkmış dünyada
İçtiğim süt henüz geçmişken boğazımdan
Anasız kaldım
Yıldızlara dokunmak istedim
Yıldızlar yukarıda
Hep yukarıda
Bombalar, yalnız toprağa düşer değil mi anne?
Dağlar bıraktı ellerimi
Büyümesem sever mi beni dünya?
Sen öldün
Karanlıktan korkmayı unuttum
Üç kere ‘büyümeyeceğim’ dedim gözümü kapattım
Silah tutacak yaşa gelmeyeceğim artık
Sığdıramadılar beni dünyaya
Bir evimi uçaklar yıktı
Bir evimi rüzgar
Şehirler kapılarını kapadı yüzüme
Hiç yanımdan ayırmamıştım
Her kapıyı açar sandım evimin anahtarı
Babasız kaldım
Büyüyünce vatan olmak istedim
Topraklarında güneş doğmayan bir imparatorluğum artık
Bıraksınlar
Benim kanım, yerde kalsın
Ey vatanım,ben seni dünya gözüyle sevmedim
Dört dinde yazdı
İki dilde konuşamadı
Vaat edilmiş bir barışı vardı
Benim allahım, sizin allahınızı affetmeyecek artık
Buse Yaren Süzen
Şiir Kategorisi Birincisi
Üç Maymunun Ateş Çemberindeki Dansı
Sokakta yürüyorum
İnsanların suratları
Hırçın ve öfke ile
Perçinlenmiş
Koltuğumun altına sıkıştırdığım
Gazetenin başlığında
“SAVAŞ” yazılmış büyük puntolarla
Can kayıpları ve yaralılar
Savaş diyorum, omuzlarım insanları
Yalayıp geçerken
Etkisi var fakat tepkisi
Nerede?
Fizikte bu durumun izahı yok
Televizyonlarda alımlı kadınlar
Yakışıklı baylar
Savaş diyor
Saati yirmi cente
Primi on iki dikiş yarasına
Bir çocuğun diktiği
Ceketlerle
Crème de la crème
Yalanlarla bezenmiş halde
Savaş deniyor
Avrupa’da çanlar
Ortadoğu’da ezanlar başlıyor
Ve bankalarda kuyruklar
Suratı gereksiz düzgün bir kadın
Bir elinde kapitalizmi sallandırıyor
Diğer elinde düşük faizli kredisini
Okşarken
Oysa savaşta ölümler hep,
Yüksek faizle olur
Hiç tanık oldun mu güzelim
Bir bombanın
Bir kişiyi öldürdüğüne
Bir sigara yakıyorum ve yürümeye devam ediyorum
Caddeler beni bir türbeye kusuyor
Seyre dalıyorum bir kadını
Beyaz bir tülbent bağlıyor ve dua ediyor
Belki gönül işi için,
Belki de para
İnsan emin olamıyor
Aynı beyaz tülbenti örtüyor
Bir anne; Filistin’de
Bebeğinin soğuk, cansız bedeninin
Üzerine.
Ve kanı sızıyor yavrucağın
Beyaz tülbente
Dileklerin tüm masumluğu kayboluyor
Yaşama firkete ile tutturulan
Bu canlar karşısında
Dünyanın;
Savaş ve barışın sürtünerek
Kıvılcımlar yaratan
Paslanmış bir çarkın üzerinde
Döndüğünü
Biliyorum
Biliyorum;
Mermiler çarpışacak
Havaya kurşundan yapılma
Beyaz güvercinler doğacak.
Ve biliyorum ki
Bu güvercinlerin kanatlarından akan barut
Bizi ateşe vermediği müddetçe
Barış olmayacak
Şimdiyse bilmiyorum ve
Soruyorum:
Dünya, hangi leğende
Hangi ananın hırslı elleriyle
Çitilenecek de
Savaşın kirinden arınacak?
Canberk Yeşilyurt
Şiir Kategorisi İkincisi
SANIRIM BÜYÜMÜŞTÜM
Başladığında o günler, çocuktum ben daha baba.
Meşaleler yanıp, bombalar patlarken
Korkmuyordum biliyor musun?
Oyuncak askerler kocaman olup şehri sardığında
Korkmuyordum ben baba.
Anacığım yanıma uzandığında
Yorgun gözleri kapanmadan hemen önce demişti bana;
“Sisli dağların arkasında, güzel bir yer bekliyor seni orada.”
Korkmuyordum biliyor musun baba?
Korkmuyordum.
Anacığım uyanmadı bir daha
Bizler pinyata, onlar sopa.
Sallanıyor, düşüyor, dağılıyorduk dört bir yana.
“Yanına gideceğim.” demişti anacığım bana.
Son nefesinde, sımsıcak bakışlarla.
Üşüyordu, kapanıyordu gözleri.
Anacığım geldi mi yanına baba?
Ağlamıyordum
Ağlamıyordum sizinle oyun oynarken
Her seferinde sizi sobelemekti en sevdiğim
Saklambaç kısa sürmez miydi?
Hani akşama kadar bitmeliydi?
Bu sefer sizi sobeleyemedim ama.
Sanırım çocuk değildim artık
Ben demiyorum,
Karanlık kutunun içindeki donuk sesli abla
“En çok etkilenen” diyor
“Çocuklar olurmuş”
Ben etkilenmiyordum ki, ağlamıyordum da
Sanırım ben artık büyümüştüm baba…
Ekin Akyüz
Şiir Kategorisi Üçüncüsü
Deneme Kategorisi Kazanan Eserleri
Soyut Bir Kan Sineması
Kan artık somut bir madde olmanın da ötesinde soyut bir anlam kazanmaktadır günümüz dünyasında. Önceleri kanı sadece bir insanı kurtarmak için bir araç veyahut hasta olunca hemşire hanımın vurduğu iğneler sonucu ortaya çıkan saf bir madde olarak görürdüm, nitekim masallarda da hep böyle anlatılagelirdi. Şimdilerde ise kan çeşitli sınıflara ayrılmaktadır; fakir, zengin, burjuvazi, aristokrasi ve kulağımın aşina olmadığı entel dantel şeyler işte. Ve bu sınıfsal ayrılıklar beraberinde birtakım şartnameleri de beraberinde getiriyor. Mesela fakir bir kan akıtıldığı zaman belli bir miktar para ödeniyor ve fakirin durumu sineye çekmesi talep ediliyor, yani fakir kan satın alınıp takas edilebilen ve de bazen kiralanabilen bir türdür.
…
Muhammed Yusuf Gümüş
Deneme Kategorisi Birincisi
Hiç Uğruna Onca Savaş
Bazen düşünür dururum, bu kadar savaşa nasıl dayanıyor evren? Yaklaşık 70 yıl sonra ömrünü tamamlayıp bilinmeze gidecek milyarlarca ruh… Kim unutturuyor bu ruhlara gelip geçiciliğini de böylesine hırslanıp öfkeleniyor, istedikçe istiyoruz? Ve zaten günün birinde tükenecekken ne diye birbirimizi hızlıca tüketiyoruz? Daha çok da kendimizi… Savaşın nasıl yavaş yavaş, içten yiyip bitiren zehirli bir olgu olduğunun hâlâ farkında değil insanoğlu. Çok şey elde edebileceğimizi, zirveye çıkabileceğimizi sanırken bile portremizin yanındaki duvar saatinin akrep ve yelkovanları ilerledikçe hiçe gidiyoruz. Bir gün gerçekten zirvemizi görebilsek bile bunu binlerce potansiyeli, dostluğu, insaniyeti yıkıp dökerek gerçekleştirmek aslen en dibe inmektir. Dünyamıza, tarihimize, geleceğimize, galiz bir hakarettir.
Yusuf Hikmet Şıkoğlu
Deneme Kategorisi İkincisi
Barış Hepimize Eşit Gelmediği Sürece Onu İstemiyoruz
Umutsuzluğa, yılgınlığa yer yok, diyor bir ses. Henüz on sekiz yaşındasın sen. Senden önce de vardı her şey, senden sonra da sürecek. Seninle başlamadı ki senin umutsuzluğunla sona
ersin. Tarih tekerrür eder, edecektir, üstünde hiçbir güç yoktur denilir ama ya bu sefer farklı olursa ve sahiden düştüğümüz yerden kalkamazsak? Düşünüyorsun. Daha çok yaptığın bir şey
yok çünkü pratiğe dökemediğin her eylem yok olmak yerine zihninde daha da büyüyor. Madde yok olamaz, dönüşür. Öfke de soyut değildir aslında. Öfke hissedilen, elle tutulan ve
çevreye savrulan bir maddedir, etkisi geçse bile hissettirdikleri unutulmaz. Hafızandan gitse bile titrek eller her zaman hatırlar. Sokaklar da hatırlar sloganları, unuttuğu sanılan insanlar
da. Hayatındaki alanları düşünüyorsun, her bir alanda mücadele
Bahar Avcı
Deneme Kategorisi Üçüncüsü
