Gözlerimi açtığımda çiçeklerle dolu bir kırın ortasında yatıyordum.Uzaktan ve uğultu şekilde gelen çocuk sesleri hala neşesini kaybetmemişti.Nedense burası güvenilir ve bir o kadar sevgi dolu bir anne kucağı gibi hissettiriyordu.Yavaşça yerimden kalktım.Parlak güneş gözlerimi kamaştırıyor bir yandan da bana ısı ve ışığıyla sevgisini gönderiyor,beni kucaklıyordu.Çiçeklerle dolu kırdan gelen ferahlatıcı,hafif,hoş koku her nefes alışımda yaşamın en güzel şey olduğunu hatırlatıyordu.Önümde duran insan topluluğunun gülen yüzleri her onlara baktığımda biraz daha samimi geliyordu.Gözüm ortama alışınca cesaretimi topladım ve kamaşan gözümün acımaması için yere indirdiğim kafamı yukarı kaldırdım.O da neydi!?Uzaklaşmaktaydı çocuk sesleri,gülen insan yüzleri.İçimi korku sardı bir anda.Beni bırakıyorlar mıydı yoksa?!Topladım olanca gücümü koşmaya başladım, derin bir solukla döküldü ağzımdan kelimeler;
“Bırakmayın,terk etmeyin beni! Hayalimin figürleri!”
Durmuyorlar,daha çok hızlanıyorlardı.Tam o sırada küçük bir çocuk kalabalığın içinden döndü arkasını.Bana doğru koşmaya başladı.Yanıma geldi.Sıcak eli elimi tuttu.Naif bedeni kırılacakmış gibi dursa da dimdik duruyordu,tıpkı hiç bir şeyden korkmazmış gibi.Merhamet dolu gözlerle bana baktı.Minik bir nefes alarak konuşmaya başladı.
“Böyle bir dünya mı istiyorsun gerçekten?Neden çabalamıyorsun o zaman?Sadece rüyalarında değil,gerçekte ara bul beni…”
Yatağımdan sıçrayarak kalktığımda etraf hala karanlıktı.On dakika geçmişti ama ben hala etkisinden çıkamadığım rüyayı düşünüyordum.Aklıma takılan minik kızın söylediği sözler düşüncelerimi bastırırken bir anda sordum kendime;
“Neden bir dünya yaratmak istiyordum?Neden var olan dünyayı değiştirmeye çalışmıyordum?”
Bunları unutmamalıydım. Çünkü ömür akarken böyle şeyleri insanın düşünmesi çok nadir olurdu.Bir anlık heyecan ve panikle kağıt bulmak için dolaba doğru atıldım.Sonuçta insan aklı çok değişken bir şeydi.Şu anda düşündüğüm şeyler saniyesinde değişebilir,unutulabilir,daha derin bir hal alabilir veya saçma olduğu düşünülebilirdi.O sırada karıştırdığım çekmece de olan bir nesne gözüne çarptı.Eski günlüğüm… Bir an sakinleştim. Günlüğü elime alarak yere çömeldim.Defterin ilk sayfasını açtığımda sayfada bozuk bir yazıyla şunlar yazıyordu;
“Buldun beni.İstediğin dünyanın anahtarını.Peki,bulabilir misin kapısını?”
Zeynep GÜLTEKİN
Öykü kategorisi 14-17 Yaş İkincisi
